3 Aralık 2013 Salı

Başlarken (2)

02/05/2011

Sahaya girdik.
-Arkadaşlar önce biraz ısının. 
-Hem uzun yıllar top oynamadık...
-Hem de yaşımız hayli... 
-Sakatlanmayalım... dedim.

Tempo ile ısınma turları attık... Birkaç turdan sonra

-Haydi başlıyoruz...


Maç başladı.. Orta sada Aridinle ikili mücadelede top önümde kaldı. Sürdüm. Sağ ayağımla kaleye şutladım. Kaleciden dönen top önümde kaldı. Topu sola aldım sol ayakla ikinci şutu attım. Auta giden topa bakmadan orta sahaya doğru koşmaya başladım. Kalecinin el degajına döndüğüm anda arkada kalan sol ayak topuğumdan TOOÇHHK! gibi bir sesle çöktüm. Kim vurdu diye arkama baktım cevremde kimse yoktu. Olduğum yere oturdum. Sahada herkes sesi duymuştu. Başıma toplandılar.

-Ne Oldu?.. 
-Nasılsın?...

Ahmet hoca ayağıma baktı 
-Burkuldu galiba dedi. Ayağının üstüne sakın basma!...
-Hastaneye götürelim... dediler.
-Gerek yok... dedim

Ağrım yoktu ama ayağıma basamıyordum.Zaten pek çok defa ayağım burkulmuş kendi kendine iyileşmişti. Arkadaşların yardımı ile saha kenarına geldim, kalenin yanında uzandım.
-Siz devam edin... dedim. Ramazandayız, çok susayacağız diye sahaya getirdiğimiz buzlu su şişelerini ayağıma koydum. Yaramı soğutmaya çalışırken oyunu izlemeye başladım.

Güzel bir maç oluyordu. Ahmet Hoca iyi koşuyor, Faruk dayım çok iyi. Ali takımı toparlıyor dişe diş bir oyun oynanıyordu. Ah!... Ben de oynasaydım diye iç geçirdim... Ali Erdoğan'ın önüne bir pas attı. 140 kiloluk Erdoğan hızlanarak topu yakalamaya koşuyordu. Bedenine göre forma olmadığından üstü çıplak oynuyordu. Koşarken göbek ve göğsü dalga gibi sallanıyordu... Aman Allahım!... Freni boşalmış Tır gibi üzerime doğru geliyordu. "Kaç!... Metin" derken güüüümm diye sesle yere düştü... Erdoğan sanırım 4 şiddetinde depreme sebep olmuştu!... Kahkahalar arasında kalktı, oyuna devam dedi. Neşeli ve zevkli maçın sonunda hep beraber geri döndük. Beni Erdinç'in arabasına aldılar. "Hastaneye gidelim mi?" teklifine "Sabah tanıdık bir doktora gösteririm, daha iyi olur." şeklinde yanıt verdim. Evde hanımın, anamın "Niye gittin? Sakatladın kendini... Bu yaşta top mu olur?" sızlanmaları arasında bir ağrı kesici alarak uzandım. Uyudum.

...

Sabah erken kalktım. Erken gidelim erken gelelim dedim. O gün kız kardeşim Almanyaya dönüş yapıyordu. "Erken dönelim de onları yolcu ederiz." dedim hanıma. Doktora gösterir sardırır ağrı kesiciyle erkenden döneriz diye düşünüyordum. Ayağımda ağrı yoktu. Hastaneye geldik. Tanıdık doktorlardan Adem Bey izindeymiş. Ali Kemal Bey'e muayene oldum. Ayak filmimi inceledi, baş parmağımı çekti.

-Aşil tendom bağların koptu ,
-Acil ameliyat olman gerekiyor.
-Ben MR'ını istiyorum, 
-Acilde seni Hasan Bey Ameliyat edecek ben şimdi onu arıyorum dedi.

Şok olmuştum basit bir burkulma diye düşündüğüm yaralanmam çok ciddiydi... MR'ımı alıp Hasan Bey'in yanına gittim. Artık cidiyeti anladığımdan Tekerli araba kullanıyordum. Hasan bey ayağımı geçici alçıya aldı. Ameliyatın Salı günü yapılacağını üzerine basmamamı, Pazartesi günü gelmemi ve hastaneye yatmamı söyledi. Ağrı kesici vererek beni eve gönderdi. Eve geldim. Kızkardeşim bizi beklemiş bizim işimiz uzun sürünce zorunlu yola çıkmışlardı. Görüşememiştik...

Kanepeye uzandım. Duyan bütün dostlar büyük küçük herkez eve ziyarete geldi. Ev tıklım tıklımdı gecenin geç saatlerine kadar. Hoş, benim 6, hanımın 4 kızkardeşi ve yeğenlerle yeteri kadar kalabalıktık... İnsanın çok hoşuna gidiyor bu ilgi. Sevildiğini hissediyorsun. Sevilmek ne güzel Allahım...

...

Hastanede yatağımda uzanıyordum. Saat 11'de ameliyat olacaktım. Hemşire hanım geldi. Yeşil bir önlük ve bonemi taktı. Kolumdan damar yolunu açtı. İğne yaparken

-Korkuyor musun?
-Korkma... yarım saatte çıkarsın, dedi.

İki kişi sedyeye aldılar, sürmeye başladılar. Açılan, çarpan kapılardan, koridorlardan gecerek ameliyathaneye geldik. Masaya yatırdılar beni. Koluma serum taktılar. Hasan Bey geldi.

-Metin Bey... "Korkma korkacak bir şey yok... Yarım saatlik bir operasyon olacak. Lokal anestezi ile seni uyutmadan ameliyat edeceğiz, daha çabuk yemeye içmeye başlarsın." dedi.
Oturttular ve belimden iğne yaptılar, masaya uzattılar. Ayaklarıma doğru bir sıcaklık yayıldığını hissettim. Görevlinin ayağını kaldır demesiyle ayağımı kaldırmak istedim. Ayağım hissisleşmişti, sanki yoktu. Yüzstü yatırdılar ve başladılar... Sadece ameliyat makinelerini görebiliyordum. Arkadan bistüri bıcak gibi sesleri duyuyor, ancak hiç bir şey hissetmiyordum. Oda çok soğuktu...

Ya ölürsem diye düşündüm... Allahım ben iyi bir insanım, ama çok iyi bir mümin miyim, bilemiyorum. İnancım tam olsa da ibadetlerim çok düzgün değildi. Yarabbi beni bağışla, beni koru diye içimden yalvardım inşallah bir şey olmaz diye düşünürken.

-Geçmiş olsun Metin Bey... 3 saat bir şey yemeyecek içmeyeceksin...
Doktor odadan çıkarken görevliler ayağımı alçılıyorlardı... Sedye üzerinde yine dar koridorlar ve çarpan kapılardan gecerek odama getirdiler. Eşim, babam, kızım beni bekliyorlardı. Beni öptüler, sarıldılar. Babam hala kızgındı.

-Ne işin var senin topla, diye bağırdı. Babam hep böyleydi... Hep bağırır, kızar ama bizi çok severdi. Her zaman yanımızdaydı. Canım babam...

On onbeş güne kada kalkar gezer işime devam ederim diye düşünüyordum. Balık sezonu hazırlıkları ve ihale hazırlıkları... Beni yoğun bir iş temposu bekliyordu. Çalışmak bana keyif veriyordu. Maaşımı aldığımda bu benim hakkım diye düşünüyor işimi doğru ve zamanında yaptığım, işten kaçmadığım için mutluluk hissediyordum.

Ayaklarımı hissetmeye başlamıştım. Dr Hasan Bey içeri girdi. Ayağıma baktı.

-Yarım saat sonra yiyip icebilirsin, dedi.
-Hocam alçılar ne zaman alınacak, ne zaman yürüyebilirim, dedim.
-Metin Bey önemli bir operasyon geçirdin. 3 ay ayağın alçıda kalacak, 3-4 ay çalışamazsın. kendine dikkat et. Yere basmayacak, ayağını yüksek tutacaksın. Geçmiş olsun, dedi ve cıktı. 
Eyvah! ne geldi başıma?. Benim gibi gezmeyi dolaşmayı çok seven, evde bir saat oturamayan adam, 3 ay evde nasıl kalacaktı? Bu 3 ay bitmez dedim kendime...

...

Eve geldim. Kanepeye uzandım. Ayağımı yastıkla yükseltim. Artık televizyonun kumandası arkadaşım olacaktı... Sağ olsunlar dostlar, arkadaşlar... Biliyorum hiç yanlız bırakmayacaklar beni ama yine de 3 ay çok uzun bir zaman. Bu zaman nasıl geçer bilemiyorum...

Yazmalıyım, diye düşündüm... Anılarımı, yaşadıklarımı, gördüklerimi, çevremi ve arkadaşlarımı yazmalıyım... Güzel de olurdu. Anılarım olmayacak tesadüfler ve gelişmelerle doluydu, Hem hayatımı anlatırken çevrem ve dostlarımı da hatırlamış olurum... Birkaç anımı paylaştığım dostlarım da bunları yaz diye ısrar etmişlerdi.

Evet yazacağım... Bu sıkıntılı günlerim için güzel bir uğraş olacaktı.. Bunu fırsat olarak değerlendirmeliyim... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder