3 Aralık 2013 Salı

Yavuz Selim Yardımlaşma Derneği (2)

16/12/2010

Derneğimiz faaliyetlerine devam ediyordu. Bütçemiz bizim her ay verdiğimiz paralardan oluşuyor, dernek çalışmalarına yeterli geliyordu. Başka çalışmalar da yapabilir miyiz diye düşünüp tartıştık.


Ramazan öncesiydi ve Şehirde bir esnaf dostumuz yiyecek yardımı yapmak istiyordu. Bizde bir şeyler katar, fakir fukaraya erzak dağıtabilirdik. TMO da pirinç piyasa fiyatının üçte birine satılıyor, ancak ikişer kilo veriliyordu. Dernek yönetimi olarak TMO yönetimini ziyaret ettik. Resmi yazıyla 5-6 cuval pirinç alabileceğimizi öğrendik. Ramazandı ve hepimizin pirinç ihtiyacı vardı. Altı cuval pirinç satın aldık. Bir cuvalını derneğe bağışlayarak beş cuvalını paylaşarak evimiz için satın aldık. Hem ucuza evimize pirinç almış, hem de ramazan erzaklarına 50 kilo pirinç katmıştık. Bu çalışmayı duyan Amo Dede amcamız bakkalından birer litrelik 20 sıvı yağı derneğe bağışladı. Erzakları ölçtük, tarttık, torbalara yerleştirdik. Sıra hak sahiplerini belirlemeye gelmişti.

Elimizde kağıt kalem mahallenin en yoksulundan başlayarak liste yapmaya başladık. A..., B..., ...., Çororo Memet dediğimizde Başkan Yusuf, -Onu yazmayın,.ben ona kendim erzak alıp veririm, dedi. Hepimiz şaşırdık. Cororo Memet Yusuf'un eniştesiydi ve mahallenin en yoksullarındandı. Yusuf da zengin sayılmazdı. Hepimizden daha fazla ihtiyaç sahibiydi... Bu davranış bizi isim önerirken iki kere düşünmeye sevk etti. Kendimizin ikna olduğu listeye göre gece karanlığında erzakları ev ev dağıttık. Çoğu paketi Teneke Mahallesi'ne ayırdık. O gece yatarken hepimiz çok huzurluyduk...

Ertesi gün akşamı iş dönüşünde evde anamın hışmı ile karşılaştım. -Niye A...'ya, Z...'ye erzak vermediniz, bak kadınlar size beddua ediyorlar, dedi. -Yahu... Anacığım herkeze veremezdik ki.. Sonra biz bunları kendi paramızla aldık, beddua etmeye hakları yok ki? -İyi de oğlum elalem konuşuyor...-Konuşan konuşsun anam, biz doğruyu yapıyoruz, güzel şeyler yapıyoruz...

Bütçemizi artırabilirmiyiz diye düşündük. Mahalle içinde bir piyango çekilişi yapalım dedik. Bin bilet satsak bir milyon toplarız. Yedi yüzünü hediye olarak dağıtırız üç yüzü derneğe kalır. Bu arada unutulmaya başlayan Hıdrellez eğlencelerini de gündeme getiririz. Tartıştık hepimizin hoşuna gitti. Çalışmalara başladık. Biletlerimizi bastırdık. Satışa sunduk. Hep beraber hediyeleri seçmek ve satın almak için kılı kırk yardık. Çeyrek lira, beş litrelik sıvı yağ, havlular, tencereler, çoraplar, çemberler, kumaş, basma, gibi çok sayıda olmasına özen göstererek hediyeleri seçtik. Bilet satışları iyi gidiyordu. Biz zaten kara vermiştik. Kalan biletleri bizler satın alacaktık. Ancak hepsini bitirdik. Çekilişi Hıdrellezde yapacaktık.

Orta mahalleye sazları ve ses çihazlarını yerleştirdik. Temeli atılmış bir evin üstünü çekiliş ve şov alanı belirledik. Gençler müzikle oynamaya eğlenmeye başladılar. Yoğurtta para bulma yarışına başladık. Teneke mahallesi, Yavuz Selim Mahallesi, herkes alandaydı... Melek Mamut Amca ben yarışacağım dedi. Üç tepside üç yarışmacı parayı bulmak için yüzlerini yoğurdun içine daldırdı. Herkez kahkahalara boğuluyordu. Mahmut Ağabey ağzında para başını kaldırdı. Mikrofonu uzattık. Yoğurt içindeki yüzüyle -EN BÜYÜK FENERBAHÇE!... diye bağırdı. Herkez kahkahalara boğuldu...

Güzel ve neşeli bir gündü. Her bir çekilişi farklı kişilere yaptırdık. Kazananlar sevinirken kaybedenler hiç üzülmedi. Amorti olarak çorap dağıttık. Hem güldük,oynadık,güldük, Güzel bir gün yaşadık. Tatlı yorgunluğumuz bize farklı fikirler verdi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder