3 Aralık 2013 Salı

Ben Çingene miyim?

01/12/2010

Kendimi tanımaya başladığım yıllardan beri hep kendime bunu sordum. Ben Çingene miyim!? Çingene mahallesinde yaşıyorum. Anam, babam, dedem, nenem; bütün soyum Çingene. Çok iyi olmasa da Çingenece konuşabilirim. Demek ki Çingeneyim.


Benim Gacolardan farkım nedir!? Tenim biraz esmer olsa da, Gacolarda da pek çok esmerler var. Türkçe konuşup, Türkçe yazıyorum. Türkçeyi herkesden daha güzel kullanıyorum. Yoksulum. Fakirim, gecekonduda yaşıyorsam çok istediğimden midir?!!!. Giyim tarzımın, anamın, eşimin uzun eteğinin, şalvarının gül dallı olması çok mu ayıp? Sanki Anadolu'nun köylerinde, kasabalarında döpiyez giyiliyor!!!

Biz evimizde sokakta çarşıda yüksek sesli konuşuruz. Saklayacak bir şeyimiz olmadığındandır. Neşeliysek, gülüyor, oynuyorsak hiç derdimiz tasamız yok mu sanırlar? En büyük amacımızın evimize ekmek getirebilmek olduğunu, küçük dünyamızda mutlu olduğumuzu, hayattan büyük ikramiye beklemediğimizi, amorti ile mutlu olabildiğimizi niye düşünmezler ki? Hayat hep siyah beyaz değil, bizi niye böyle kabul etmezler ki? Çingeneyim demekten niye utanayım, Çingenece konuşmaktan niye utanayım ki?!!

Bize niye dinsiz, imansız diye bakarlar? Niye bize İslam'ı yakıştırmazlar?!! İslam dininin beynelminel din olduğunu tüm insanlığa indiğini bilmezler mi?!!! İnsanların kardeş olduğunu, üstünlüğün takva da olduğunu bilmezler mi?!! Yoksa, yoksa onlara mı ibadet yapmamızı beklerler?!!! Niye kendilerine bunları sormazlar? Biz Müslümanız. Ve inandığımız için Allah'a kulluk etmeye çalışırız, bizde riya yoktur. Biz tüm insanları severiz, yaradandan ötürü...

Evet ben Çingeneyim.. Mahallenin dışına çıktığımda bana bunu hissettiyorlar. Benimle alay edebilmek için sebep arıyorlar. Bana Çingene demek onlara keyif veriyor. Beni uzak tutmak istiyorlar. Bana her türlü kötü sıfatı yakıştırıyorlar. Bense eziliyor ve yalnızlaşıyorum, daralan bir çemberde hapsoluyorum. Beni tanıyan değerli arkadaşlarımın, dostlarımın bana uzanan elleri ile yaşama tutunuyorum. O kadar çok arkadaşım var ki, diğerlerini azınlık olarak görüyorum...

Dedem Babam hep bu dışlanma ve eziklikle yaşadı. Bizim yanımızda Çingenece konuşmaktan kaçındılar. Çingeneceyi öğrenmeyelim istediler. Çingeneceyi öğrenmezsek sanki Çingene olmaktan kurtulacaktık!!! Tütün tarlalarında çalışmaya başladığımız yaşlarda artık bazı kelime ve cümleleri öğrenmemiz gerekiyordu. Çalışma esnasında; kalan süreyi, zamanı, sepette kalan fideyi, hızlanmayı, dinlenmeyi ayarlamak; paylaşmak, uyarmak için Ağanın yanında Çingenece konuşma ihtiyacı hissediliyordu. Pitordo, Muk, Poqani poqani, çar kobor,Tordo, Baro avola, Boşon, Niklo,Tovol, Akati, Ca, Maca, Vakır, Mavakır, Pani an, Çor gabon, Naş gibi sık kullanılan kelimelerle yönlendirilirken Çingeneceyi de öğreniyorduk...

Yaşam alanı daracık sokakları ile tek gözlü barakalardan oluşan mahallemizde Çingene olmak bir sorun olmuyordu. Herkez birbirini sever sayardı. . Bazı anlaşmazlıklarda büyükler devreye girer, konu tatlıya bağlanırdı. Mutluyduk. Yoksulluk tek endişemizdi. Mahallemizde Gacolardan farkımız olduğunu hissetmezdik. Ta ki mahalle dışına çıkana kadar...

Mahalle dışında küçüklerin çekingen, ürkek, korkan bakışlarının yanında; büyüklerin alaycı, hakir, aşağılayıcı bakışları bizi şehre yabancı yapıyordu. . Çok rahatsız oluyorduk. Mecbur olmasak mahalleden hiç çıkmayacaktık. Ancak okul hayatı, iş hayatı mahalle dışındaydı. Yoksa bize mahallemizin küçük evleri daracık sokakları yetiyordu!!! Mahallemizde mutluyduk. Okula giderken toplu olarak gidiyorduk çünkü diğer cocukların ürkek ve korkan bakışları yanlız kaldığımızda nefrete ve acımasız hakaretlere dönüşüyordu. Çingene... ile başlayan hakaretler bizi üzüyor ve bizi mahalleye hapsediyordu. Eğitimden kopuyor, gelişemiyorduk.

Çingene olarak hayata atıldığınızda, pek çok itilme ve kakılmaya göğüs germek zorundasınız. Toplumun hoşuna giden güzel bir davranışınız sadece sizi; kötü bir davranışın ise bütün mahallenizi ve Çingeneleri kapsadığını düşünerek yaşamak çok zordur. Bunun içinde toplumda hep iyi ve güçlü olmalısınız. Çingene olarak yaşamak yürek ister... Belki de bu zorluklara göğüs geremeyeceksiniz; kaçacaksınız, mahalenizden dostlarınızdan ayrılacak, sizin Çingene olduğunuzu bilmedikleri mahallelere yerleşecek, Çingeneliğinizi inkar edeceksiniz. Yine de Çingene kelimesinin geçtiği her sohbette içiniz burkulacak, yüzünüz kızaracak ama maalesef kendi insanlarınızı savunamayacaksınız.

Hiç Çingene olarak yaşamayı hayal ettiniz mi? Bir deneyiniz. Yeni bir toplumla tanışırken kendinizi çingene olarak tanıtın. Önünüzde yıkılmaz kocaman duvarlar oluştuğunu göreceksiniz. Yaşamadan konuşmak en kolayı. "Niye okumuyorsunuz? Niye okutmuyorsunuz?" diye sormak en kolayı. Yıların getirdiği eziklik ve dışlanmayla oluşan psikolojik ve sosyolojik tranvayı aşmak sanki çok kolaymış gibi... Küçük hedefleri benimsemek zorunda bırakılmış bir insanı çemberin dışına çıkarabilmek maalesef o kadar kolay değil...

***

Devletimizin Roman açılımı projesi bizi umutlandırıyor. Başbakanımız bizim gönlümüzü alıyor. Devletimiz yaşadığımız dezavantajları kaldırmak istiyor. Çare bilimsel olmalı. Akademisyenler bizi dinlemeli, psikolojik ve sosyal yapımıza uygun sosyal gelişim politikaları üretmeli, devletimiz bunu uygulamalı ve başarmalıdır.

Ben herkesden daha fazla TÜRK'üm. Ülkemi ve milletimi seviyorum. Ülkeme ve insanlarına daha faydalı olmak istiyorum.Tüm vatandaşlık görevlerimi severek yapıyorum. Ben insanım. Ben iyi bir vatandaşım. Ülkemde Çingene olmak beni ancak yüceltir. Çingeneler Allah'ın en çok merhamet ve sevgi bahşettiği insanlardır. Bu kadar itilmeye, dışlanmaya, yalnızlığa rağmen suç odaklarına karşı direnmektedirler... Ve ben onlarla, insanlarımla gurur duyuyorum. Onları seviyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder