3 Aralık 2013 Salı

Teneke Mahallesi'nde Sel (1)

Dün geceden beri devam eden sağanak yağmur hiç ara vermemişti. Soğuk yoktu ama biz üşüyorduk. Kardeşlerimle birbirimizin yüzüne baktık, anamın eteğine sarılarak ağlamaya başladık. Kundakla sarılı ikiz kız kardeşlerim anamın kucağını doldurmuştu.


Evimiz Teneke Mahallesi'nin hemen girişinde alçak, küçüçük iki odadan oluşuyordu. Ön odamız hem oturma odası hem mutfak hem leğen içinde yıkandığımız banyomuzdu. Kapısı sürekli açıktı. Avlumuz mahallenin en kalabalık yeriydi. Düğünler, eğlenceler, hatta kavgalar hep burada olur biz evimizden görür izlerdik.

O aksam cok kalabalıktı yine. Koşa koşa gecen insanlar yüksek sesle bağırıyorlardı. -İşareti geçti!!! -Az önce koyduğum kutuyu geçti!! -Bir saate kalmaz ırmak tasar!!!- Kaçın!!! -Sel geliyor!!!! Daha çok korkuyor daha yüksek sesle ağlıyorduk. 5 kardeştik, anamın kucağındaki ikizler ve iki kız kardeşim; en büyüğü ben yeni ilkokula başlamıştım. Hava Kararıyordu ve biz kapımızdan koşuşan insanlara bakıyor anamın tüm telkinlerine rağmen ağlıyorduk.

Babam geldi. Başını eğerek eve girdi, koştum babamın ayağına sarıldım._Baba bizde kaçalım ne olur!!!. Babam -Korkmayın oğlum bir sey olmaz birazdan sular çekilir. Çekilmezse sonra kaçarız dedi. Dedemi çağırdı. -Baba, dedi. -Sen cocukların yanında dur ben ırmak kenarına gidiyorum, dedi.

Dedem 80 yaşlarındaydı, kanburdu ama dinçti. Balkan savaşlarında 15 yaşındayken askere alındığını anlatırdı. Bizler gözüne baka baka onun anılarını dinlerdik. Çok da hoşumuza giderdi. Nenemin ölümünden sonra alkol bağımlısı olmuştu, babamın tüm baskılarına rağmen parası olmadığında ispirto içerdi. Bana 50 kuruş verir, derin tasında kör gaconun dükkanından aldığım ispirtonun içine suyu döker ve içerdi. Herkesin çok kötü koktuğunu söylediği odası nedense bana hiç kokmazdı. Beni çok severdi. -Dede, derdim. -Necati ne kadar yaşasın? -Ankaraya kadar. -Aydın ne kadar yasasın? -İstanbula kadar. -Ben ne kadar yaşayım? -Almanyaya kadar. -Peki dede babam ne kadar yaşasın? -Te ırmağa kadar yaşasın, derdi. Güle güle katılırdık amcamın oğullarıyla. Körüklü çizmeleri, fötr şapkası ile benim idolümdü dedem.

- Dede kaçır bizi, dedim. -Madara bori, dedi anama. Dedeme sarıldım. Evimizin önünde bağırtılar gittikçe artıyordu. Arabalar yolcuları alıp carşıya götürüyordu. Minibüs muavinlerinin sesi bağırtıların içine karışıyordu. Korkuyor, titriyor ve ağlıyorduk. Dışardan İsmail Amucamın sesi geliyordu. Kapıdan başını uzattı. -Gelin, dedi. -Irmak taşacak sizin ev tehlikeli ilk sular sizin eve çarpar. Hadi bizimle gelin biz size yardım ederiz. -Ağabey Ali gelsin bakalım, dedi anam. -Bu kadar cocukla nereye gideriz ki!... -Biz Oya'nın evine gidiyoruz, Ali'ye söyle oraya gelsin, dedi çıkarken. -Ana banane ben Amucamlarla gidiyorum, dedim. Evden fırladım, canımı kurtarayım dedim. Sessizce amucamların peşinden köprüye doğru yürüyorduk, daha sonra amucam beni farketti. ....

DEVAM EDECEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder